Waldorf Pedagojisi
Waldorf, Türkiye’de yeni tanınan bir yaklaşım ama yaklaşık 100 yıllık bir geçmişi var. Filozof, bilim adam
Filozof, bilim adamı ve eğitimci olan Rudolf Steiner’un kurduğu sisteme göre her çocuk bir potansiyele sahip ve doğru ortam/ zaman oluştuğunda kesinlikle ortaya çıkar.
Acele etmeye gerek yoktur.
Çocuğun okul yaşı takvime göre değil, çocuğun kendi ritmine göre belirlenir. Çocuklar ezber ve baskıdan kurtulup doğayla iç içe, ritmik ve gündelik yaşam içerisinde öğrenme süreci geçirmelidir.
Waldorf pedagojisinde yıl sonu gösterileri, not sistemi, ödev gibi uygulamalar yoktur. Steiner çocukluğu; “sıfır – yedi yaş dönemi”, “yedi-on dört yaş dönemi” ve “on dört yaşından sonraki dönem” olmak üzere üç evreye ayırmaktadır. İlk yedi yıl en önemli aktivitelerden bazıları aşağıdaki gibidir. Elişi: Örgü, dikiş, oyuncak yapımı, ağaç işleri, temel dokuma, Müzik: Şarkı söyleme, blok flüt, telli, vurmalı ve nefesli şarkılar,
Yabancı Diller: Yaşanılan ülkeye göre belirlenir.
Sanat: Suluboya resim, form çizimleri, balmumu ve toprak modellemeler, perspektif çizimi.
Rudolf Steiner yaşamı bir bitkiye benzetmektedir. Yaşam, tıpkı bitkide olduğu gibi, yalnızca gözlerimizle gördüğümüzden ibaret değildir, tıpkı bir tohumun içinde verili genetik bilgiler gibi, derinlerde gelecekte ne olacağının bilgisini de taşır, der. Yapraklardan sonra ne tür çiçeklerin ve meyvelerin geleceğini, ancak o bitkiyi derinlemesine araştırmışsak bilebiliriz. Bunun gibi insanın doğasında olanı da okumayı bilmek gerekir, zira doğal gelişme, geleceği içinde taşır. 0-7 yaş grubundaki çocuk, Rudolf Steiner’e göre baştan sona bir duyu organıdır. Çocuk aslında dünyanın “iyi” olduğuna inanır. Çevresindeki her şeyi olduğu gibi kabullenme eğilimindedir. Henüz kritik yoktur. O nedenle, dünyanın iyi olduğunu tecrübeyle sınaması için uygun ortam sağlamak gerekiyor. İyiyi daima yeniden gerçekleştirebileceği bir dünya yaratmasına yardımcı olmalı. Hayvan, yetenekleri tamam olarak dünyaya gelir ve kendi türüne özgü içgüdüsel yeteneklerini geliştirir. İnsan ise fizyolojik bakımdan bir “erken doğumdur”.
Rahim dışına çıktıktan sonraki ilk üç yılda çocuk üç büyük özgürleşme safhası gerçekleştirmek durumunda: “fizik dünyaya karşı egemenlik kazanma”, “toplumsal, insanlar arası dünyaya karşı egemenlik kazanma”, kavramsal-ideal dünyaya karşı egemenlik kazanma”. Bu da temel olarak yürümek, konuşmak ve düşünmek ile gerçekleşiyor.
Özellikle ilk üç yılda tıpkı diğer memelilerde olduğu gibi, çocuğun fizik organlarının gelişerek içine doğduğu ortama uyum sağlaması, başlıca taklit ve örnek alma yoluyla gerçekleşir. İlk aylarda anne şefkat ve gülümsemeyle üzerine eğildiğinde, çocuk da zamanla gülümsemeyle karşılık verir. Fiziksel ortamda olup biten ne varsa, hepsini taklit eder ve bu sırada fiziksel organları yapılanır ve gerekli, kalıcı insani biçimlere yönlendirilmiş olur.
Yani temel ilke, taklit. Benlik bilinci oluşturma, irade geliştirme önemli. 3 yaşında ben demeye başlar çocuk.
Waldorf okullarında her şeyin bir anlamı var. Okul duvarlarının renginden, binasının tasarımına, her çocuğun önlüklerinin renginden, öğretim kurulu toplantısının gününe (genellikle Perşembe günleri), harfleri öğretme sırasından, çeşitli etkinliklerdeki malzeme seçimine… Hiçbir şey rastgele değildir. Her şeyin mantıklı bir açıklaması vardır. Kendine has eğitim yaklaşımıyla Waldorf Okulları Rudolf Steiner’ın bir sözü yaklaşımı oldukça belirgin bir şekilde özetlemektedir. “Çocukları saygıyla kabul edin, sevgiyle eğitin ve geleceğe özgürce yollayın”